tesla

Tesla’nın coşkulu bir alt kültür tarafından, neredeyse yüz yıl süren bir unutkanlıktan sonra tekrar hak ettiği yere; bilimin gündemine oturtulmuş olmasının bir değil, birkaç sebebi var. En önemlisi, daha güzel bir gelecek hayalini gerçeğe dönüştürmek için buluşlarını insanlığa adamış olması. Üstelik bunlar sıradan buluşlar değil. 100’ün üzerine patente, 700’ün üzerinde icada sahip olmasının yanı sıra hayata geçirmeyi başaramadığı yüzlerce projesi vardı.

Dahası, bunların hiçbiri çağının basit bilimsel ihtiyaçlarını çözmeye yönelik değildi. Bunun yerine, kimsenin cesaret edemediği kadar derine inip kendisini anlamakta zorlanan çağdaşlarının ne düşündüğünü, hakkında neler söylendiğini umursamadan, evrenin sırlarını aydınlatmanın peşinde koştu. Bazen gerçekten çılgınca işlerle ortaya çıktığı da oluyordu. Öyle teorileri var ki günümüzde bile yeterince anlaşılamıyor. Diğer taraftan, yaptığı icatların ya da öne sürdüğü teorilerin öyle kolayca anlaşılmasını da beklemiyordu.

Şüphesiz ki garip bir kişiliğe sahipti. Sadece bilimsel araştırmalarında değil, sosyal ilişkilerinde de farklı yaklaşımlar sergiliyordu. Biraz utangaç, bir parça takıntılı, yakın dostlarını kolay iletişim kurabildiği zeki insanlardan seçen, icatlarını çoğu kez bir illüzyonist gibi şov yaparak sergileyen, zekası, hayalleri ve erdemlerine bir an bile sırtını dönmemiş bir adam… Bilimsel çabalarımız, evreni ve insanın onunla ilişkisini anlama girişiminden başka bir şey değil. Ama bugün bilim dünyasında doğaya belirli açılardan yaklaşma eğilimi var. Bazı parçaları öne çıkarıp diğerlerini göz ardı eden bu bakış açısı, daha derin sorunlara gerçekçi katkılarda bulunmayı zorlaştırıyor.

a7f8d5ee9f8a3b7071f9438a42b3c1e915a8ee38

Belli bir bilim dalında uzmanlaşma modern zamanlara özgü bir durum. Öncesinde bilim dünyası birçok disiplinde engin bilgiye sahip olup bunları zihnin süzgecinden geçirip harmanlayarak düşünmeyi tercih eden polimatların elinde şekilleniyordu. Onlar tüm önyargılardan arınıp evrene farklı bir gözle bakmayı başardılar. Bilginin bütünlüğü, kimsenin sormadığı soruların gündeme gelmesini sağladı. Cevapların, ancak uğruna uç noktala ra kadar gitmeyi göze alanlara göründüğünü biliyorlardı. Nikola Tesla da son derece kıvrak bir zekaya sahip olma özelliği taşıyan polimatlardan biriydi. İcatlarıyla geleceğe damgasını vurmuş olsa da ayrıksı kişiliği ve toplumun geri kalanıyla arasında büyük bir uçurum yaratan zekası nedeniyle tek başına var olduğu paralel bir gerçeklik düzeyinde yaşamaya mecbur kaldı.

Belki bir asır önce doğmuş olsa elde ettiği teknolojik imkanları bulamayacak ama kendisi gibi büyük polimatlarla bir arada yaşayacağı için daha iyi anlaşılacaktı. Bundan tam iki yıl önce, dergimizin Ağustos 2013 sayısında Tesla’nın hayatını anlattığımız “Yıldırımların Efendisi” adlı yazıda, onun Avrupa’dan Amerika’ya doğru yola çıkışını şu sözlerle ifade etmiştik; “Bu yolculuk, bir anlamda kendisinden sonraki yüzyılın bilimsel ve teknolojik gelişimini şekillendirmeye başlayacağı zamana atılan ilk adımdı.” Tesla’yı, farklı bir şekilde tekrar sayfalarımıza konuk etmemizin önemli bir sebebi var. Belki de hayal gücünü onurlandırmayı bırakmış olan biz modern dünya insanları, yaratıcılığın fitilini tekrar ateşleyebilmek için Tesla gibi güzel örnekleri öne çıkarmalıyız. Çünkü hayat hepimiz için bir anlam yaratma fırsatı.

Üstelik çağımızın en büyük sermayesi bu; yani daha önce ayak basılmamış yolları izlemeyi seçmek ve sahip olduğumuz en büyük gücü serbest bırakmak gerek. İnsanın, zihnini bir paraşüt gibi açıp doğuştan sahip olduğu hayal gücünü tekrar yüceltilmesi, imkansızı hayal etmesi ve bu uğurda muhteşem hatalar yapmayı göze almasından daha güzel ne olabilir? Bazen bir kişinin attığı basit bir adım diğerlerine de ilham vererek o ihtişamlı yaratıcılığın doludizgin serbest kalmasıyla sonuçlanabiliyor. Tesla’nın başka bir kıtaya doğru attığı o adım, en az Neil Armstrong’un Ay’a ayak basarken attığı ilk adım kadar önemli: Bir insan için küçük, insanlık için büyük…

https://www.youtube.com/watch?v=f0ejXZEvDXE

Yorum Bırakın