Kahve günümüz tüketim hayatının en önemli içeceklerinden biri. Dünya genelinde her gün iki milyar fincan tüketiliyor.
Kavrulan kahve çekirdekleri aslında küçük kirazlara benzeyen kırmızı bir meyvenin çekirdekleri… 9 yüzyılda Etiyopya’da bir keçi çobanının keçilerin bir ağacın meyvelerini yediklerini ve tüm gece uyanık kaldıklarını gördükten sonra haber verdiği keşişlerin kendilerini ibadet sırasında uyanık tutacak sıcak içecek yapmalarıyla keşfedildiğine inanılıyor. Yemen’de 15 yüzyılda kahve üretimi var. 16 yüzyıldan itibaren Türkiye, İran, Mısır ve Suriye’de biliniyor.
Kahve, oğlak ve yengeç dönenceleri arasındaki “Çekirdek Kuşağı” adı verilen 50’den fazla ülkede üretiliyor. Meksika’dan Papua Yeni Gine’ye kazar uzanan bu kuşak içinde yer alan Brezilya, Vietnam ve Kolombiya Dünya’ya en çok kahve ihracatı yapan ülkeler. “Arabica”, Etiyopya’daki orijinal kahve ağaçlarından günümüze kadar gelen bir tür.
Rafine, yumuşak ve aromalı bir kahve üretiyor.
Dünya kahve üretiminin yüzde 70’ni oluşturuyor. “Robusta” ise daha acı ve daha fazla kafein içeren bir tür. Kahve içenlerin bazı hastalıklara daha dirençli oldukları öne sürülüyor. Uzmanlar, hastalıklara yakalanma olasılığının azaltılması için sağlıklı ve dengeli beslenmeye ek olarak antioksidan ve biyoaktif bileşen içeren kahve öneriyor. Zihni açması, uyanıklığı ve enerji düzeyini arttırması gibi etkileri olan kahvenin yararları ve zararları konusunda tartışma yaratan sayısız bilimsel araştırma var.
Bazılarına göre içindeki kafein sayesinde yorgunluğu alıyor ve uykuya neden olan adenozini etkisizleştirerek uyanıklığı artırıyor. Bu etki zihnin açılmasını, konsantrasyonunun artmasına neden oluyor. Metabolizma hızını arttırarak yağ yakımını kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor.
Sinir sistemini uyardığı, fiziksel performansı yüzde 11-12 civarında arttırdığı, spordan yarım saat önce koca bir fincan kahve içmenin bu nedenle önemli olduğu biliniyor. Bazı araştırmalara göre kahve Parkinson ve Alzheimer gibi tedavisi olmayan bazı hastalıklara yakalanma oranlarını da düşürüyor. Antioksidan içeriği yüksek olan kahvenin düzenli tüketilirse bazı anser türlerine yakalanma riskini de önemli ölçüde azalttığına yönelik araştırmalar var. Ayrıca kahvenin tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmaya yardımcı olarak yaşam süresini arttırdığı yönünde araştırma sonuçları da biliniyor.
Peki fazlası zarar mı?
Kahve lezzeti, yararları ile pek çok insan için vazgeçilmez ancak aşırı tüketildiğinde veya bazı hastalıkları olan kişilerde olumsuzluklar da yaşanabiliyor. İçindeki güçlü bir merkezi sinir sistemi uyarıcısı olun kafeinin yüksek dozlarda tüketimi; özellikle kafein hassasiyeti olan kişilerde, anksiyete, huzursuzluk, yorgunluk, uykusuzluk, kalp atışı hızlanması ve yüksek tansiyona sebep olabiliyor. Tansiyon, taşikardi, kalp ritmi bozukluğu başta olmak üzere farklı kalp hastalığı olan kişilerde çarpıntıya da neden olabilen kahve, aşırı tüketildiğinde herhangi bir hastalığı olmayan kişilerde de aynı etkiyi yaratabiliyor. Tansiyon hastalarında ise kahve tüketimi, kan basıncının yükselmesine neden olabiliyor. ünde üç fincandan fazla kahve içmenin doğurganlığa olumsuz etkisi, beş fincanın üzerinin ise kemik erimesine yol açtığına yönelik bilimsel çalışmalar var. Ayrıca kansızlık sorunu olanlarda aşırı kahve tüketimi besinlerdeki demirin emilimini azalttığından kansızlığı arttırabiliyor.